Şeremetyev semalarında Kasım’ın üçünde - Hava şartları namüsait, - Bir telaşedir almış beni, Benzim solgun, kendim bakımlı, Gümrük kontrolü için sırada bekliyorum. Baştan hemen atlamayayım dedim: Biraz fazlaca alkol yüklenmişim, - Ön tarafta bir Uruguaylıyı yokluyorlar, Kaçak mal taşıyormuş. Göğsündeki kaba kılların arasında haç var, - Kalabalık hep bir ağızdan ah vah ediyor: "Ayaklarından tutup silkelemek lazım, - Bak bakalım, şıngırdayan bir şey var mı?" Tam da öyle: karnının alt tarafında - Gülmeli mi, ağlamalı mı - İki dökme haç asılı On beşinci yüzyıldan kalma. Vay, nasıl da şikayete başladı: Hani kanun - diyor - yok! - diyor, Uçağa geç kalacağım! - diyor... Yine de çarmıha gerilmiş İsa’yı Saatler dört otuzu gösterdiğinde Buenos Aires’e bırakmadılar. Nereden bakarsan bak, yıldan yıla akıllanıyoruz- Şimdilerde o haçlar bizim kendimize lazım,- Onlar - halkımızın zenginliği, Geçmişin kalıntısı olsalar da. Evvelce biz her yana - Lüzumlu, lüzumsuz - Kutsal yüzler ve hayat tasvirleri hediye ederdik, - Çerçeveli olsun olmasın... Tozlu sandıklardan, eğile büküle Sessiz sedasız, yorgun argın, - Eski sanat eserleri, Gün oldu - uçup gittiler. Doktor dişini söküp aldı, Gözyaşı dökse de beyefendi, Ama gümrükçü boşluğundan Hafifçe kazıyıp çıkarıverdi Mermer heykelciği - Kürek yok ama heykel bütün. Her yanını yokladılar okyanus ötesinden gelen beyin, Zira şüphelenmişlerdi sus pus olup beklemesinden,- Ve hemencecik cebinde bir incir buldular, İncirin içinde ise çekirdek yerine - triptik. "Bu sanat eserleri neyinize gerek, sayın yolcu? - Beryozka’dan üç kuruşa Rus işi hediyelik alsaydınız ya - Akordiyon ya da matruşka!" "Barış-dostluk! Ateşi kesin!" - Camlı bölmeye gelir gelmez, Armonika keçiye, akordiyon keşişe, İkon da Papualı’ya! Gerçekten zor Şu kaçakçılarla uğraşmak! Az önce heykeli kaptıran, - Delik dişiyle cık cık edip, - Çarkına tükürdü - ve Washington’a gitti.     Uyanık olmak iyi - Gümrükçü değerli sermaye arıyor - Baş üstündeki haleden altınlar düşmesin, Çarmıhtaki çiviler kaybolmasın diye! Kimi ikonostasis taşıyor, Kimi - haç, kimi - ikon, - İçimizdeki imanı böylece Usul usul alıp götürüyorlar. Ve uzak diyarlar için yolculuğa - Ebediyen, geri dönmemecesine - Dalkavuklar kolayca, Peygamberler gönülsüz çıkıyor. Bir terdir boşanıyor benden! İşte buradayım, işte - Gümrükçüler ise beni pek takmıyor, - Aslında topuğumun dış yanında Mavi bir haç dövmem var, - İcab ederse onun Kızıl Haç olduğunu söyleyeceğim. Mollanın biri triptik saklamış kitabın arasına, - Evet, kaçak - zanaat işte bu! Elim cebimde, başparmağı iki parmak arasına soktum - Uğur olsun, ne olur, ne olmaz, diye... Araplar bugünlerde - bir değişik! - Avrupa’yı sıkıştırıyorlar, - Altı Gün Savaşı’nda Onları baya desteklemiştik. Bize boşa gelmiyorlar - Bunu iyice bir düşünün! - Bizi İsa’mızı götürüyorlar Muhammet ile buluşturmaya. ...Ben hala buradayım, Yavrularım da burada, - Her şeyim - işim, ailem! Yüz tasvirleri - dostlarımmış gibi - Anlıyormuşçasına bakıyorlar bana O kararmış tahtalardan. Şimdi, ayyaş uyandırır gibi, Soyacaklar beni - tüm azizlerin önünde utanç ve rezalet - Beyinde duman bulacaklar, cebimde başparmak, Ayakta ise haç - ve şahitleri çağıracaklar! Haçı kazıdım küfrede küfrede Kadere, kendime - hele hele, - Tam bu anda benim adıma konuştu Kafile sorumlusu. İşini bilen bir edayla, usulca - Herkes böyle toparlayamaz: Diyor ki, buna ellemeyin, Votkadan başka bir şey yok bunda - diyor - Dostumuz denenmiş ve sınanmış bir kişidir!
© Hüseyin Avni Dağlı. Çeviri, 2017