dünyanın tüm taşkın suları
yeniden kıyılara ulaştığında
ayrılan suların köpüklerinden
toprağa sessizce aşk süzüldü
zamanından önce havaya karıştı
üç aşağı beş yukarı
ve şu kaçıklar, ki hala varlar
bu karışımı ciğerlerinin tüm gücüyle içine çekerler
ne bir ödül ne de bir ceza beklerler
basit bir nefes der geçerler
ama birdenbire nefes alışları gibi düzensiz
bir ince patikaya düşerler
tek hissettiğim bir geminin
uzun süre denizde kalmışlığı
"seviyor muyum sevmiyor muyum" dan önce
"yaşıyor muyum nefes mi alıyorum" onu bilmeliyim
ve bol bol seyahatler olacak, göçler
aşk ülkesi - büyük bir ülke
şovalyeleri ile denemek için
zor sorular soracak o:
ayrılık diyecek, hasret...
huzur bozacak, dinlendirmeyecek, uykusuz bırakacak..
ama şu çılgınlar yok mu, onları vazgeçiremezsin
onlar çoktan ödemeye hazırlar,
bedeli neyse, hayatlarını bile ortaya koyarlar
kopmasın, sağlam kalsın diye
büyülü görünmez bağ
aralarında oluşturdukları
taze bir esinti, seçilmişleri sarhoş etti
diz çöktürdü, ölmeden ölenlere can verdi
çünkü, eğer sevmeseydi
bu yaşamadığı ve nefes almadığı anlamına gelecekti
aşkı kendine katık yapanların çoğuna
sesini duyuramazsın boşa uğraşma
söylenti ve boş sözler ona hesap verirler
ancak bu hesap kanladır
ve biz başına mum koyarız
görünmez aşk uğruna telef olanların
onların sözleri hep bir incelik taşır
ve ruhlarında çiçeklerde dolaşma yetisi
ve tek nefeste sonsuluğu içine çekmek
ve dudaklarında iç çekişleriyle karşılaşmak
kırılgan geçit ve köprülerde
evrenin dar kavşaklarında
ben bağları bahçeleri bu aşıklara sereyim -
uyurken uyanıkken şarkılar söylesinler
nefes alıyorum, demek ki seviyorum
seviyorum, demek ki yaşıyorum.
|