Uçurum boyunca, yarın üstünde, onun en kenarında Atlarımı kamçılıyorum, vuruyorum onlara, acele ettiriyorum Nefesim kesiliyor nedense, rüzgar içiyorum, sis yutuyorum Bir ölümcül tutsaklık hissediyorum: Ziyan oluyorum! Ziyan oluyorum! Biraz daha yavaş atlarım, biraz daha yavaş! Siz o sert kamçıları boşverin, dinlemeyin Ama bana da ne titiz atlar düştü Hayatta kalmak için zamanım yok, şarkıyı bitirmek için zamanım yok. Atlara su veririrm Şarkımı bitiririm Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında Ortadan kayboluyorum, beni kasırga avuçtaki tüy misali süpürüyor Ve atlı kızak bana sabah karı üzerinde dörtnala yol açacaktır. Bir adım bile olsa daha yavaş geçin buradan atlarım Son dinlenme yerine giden yolu hiç olmazsa birazcık daha uzatın Birazcık daha yavaş atlarım, birazcık daha yavaş Kamçı, kırbaç göstermelik sadece Ama bana da ne titiz atlar düştü Hayatta kalmak için zamanım yok, şarkıyı bitirmek için zamanım yok. Atlara su veririrm Şarkımı bitiririm Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında Yetiştik işte Tanrı’nın misafiriyiz, geç kalmak olmazdı. Peki melekler niçin kızgın ses tonuyla şarkı söylüyor? Ya da çan sesi mi bu, hıçkırıklarla ortaya çıkan? Ben miyim yoksa bağıran atlara, kızağı çekmesinler hızlı o kadar. Biraz daha yavaş atlarım, biraz daha yavaş! Yalvarırım, dörtnala uçarcasına değil! Ama bana da ne titiz atlar düştü Hayatta kalamadım, hiç olmazsa şarkıyı bitireyim. Atlara su veririm, Şarkımı bitiririm, Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında.
© Hüseyin Avni Dağlı. Çeviri, 2010