Uçurum boyunca, yarın üstünde, onun en kenarında
Atlarımı kamçılıyorum, vuruyorum onlara, acele ettiriyorum
Nefesim kesiliyor nedense, rüzgar içiyorum, sis yutuyorum
Bir ölümcül tutsaklık hissediyorum: Ziyan oluyorum! Ziyan oluyorum!
Biraz daha yavaş atlarım, biraz daha yavaş!
Siz o sert kamçıları boşverin, dinlemeyin
Ama bana da ne titiz atlar düştü
Hayatta kalmak için zamanım yok, şarkıyı bitirmek için zamanım yok.
Atlara su veririrm Şarkımı bitiririm
Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında
Ortadan kayboluyorum, beni kasırga avuçtaki tüy misali süpürüyor
Ve atlı kızak bana sabah karı üzerinde dörtnala yol açacaktır.
Bir adım bile olsa daha yavaş geçin buradan atlarım
Son dinlenme yerine giden yolu hiç olmazsa birazcık daha uzatın
Birazcık daha yavaş atlarım, birazcık daha yavaş
Kamçı, kırbaç göstermelik sadece
Ama bana da ne titiz atlar düştü
Hayatta kalmak için zamanım yok, şarkıyı bitirmek için zamanım yok.
Atlara su veririrm Şarkımı bitiririm
Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında
Yetiştik işte Tanrı’nın misafiriyiz, geç kalmak olmazdı.
Peki melekler niçin kızgın ses tonuyla şarkı söylüyor?
Ya da çan sesi mi bu, hıçkırıklarla ortaya çıkan?
Ben miyim yoksa bağıran atlara, kızağı çekmesinler hızlı o kadar.
Biraz daha yavaş atlarım, biraz daha yavaş!
Yalvarırım, dörtnala uçarcasına değil!
Ama bana da ne titiz atlar düştü
Hayatta kalamadım, hiç olmazsa şarkıyı bitireyim.
Atlara su veririm, Şarkımı bitiririm,
Birazcık daha kalabilsem Uçurumun kenarında.
|