Merhaba, Kolya, canım benim, can dostum! Mektuba başlarken selamlarımı iletiyorum. Döndüğünde korkarım ki, işin çok olacak, şık olacaksın yine, Eve dönüp bakmazsın, hemen gidersin tarım kopperatifine. Sen ayrılır ayrılmaz - çığlığı bastım. Kadınlar koştu geldi: (Ah, ayrılık acısını, - dediler, - taşıyamadı belli). Öyle özledim ki seni, beni zar zor tuttular, Aslında özlememek için de, birçok neden var. Geçenlerde buraya senin Paşka geldi, lanet olası, Hala tir tir titriyorum, kendimi kaybediyordum az kaldı. Tam üç gün, kızgın bir şekilde, sarhoş, dolaştı durdu, Cesaret versin diye, bulaşmadan önce, bir şeyler içiyordu. Diyorlar ki, büyük ödülü sen almışsın, Borka, bizim boğa - şampiyon olmuş anlaşılan. Seni öyle kıskanıyorum ki o uğursuz sığırdan Ve seni, onun sevdiğinden daha fazla seviyorum. Rüyama girdin, hastaydın, sarhoştun, kızgındın, asık suratlı, - Aklına bir şey geldiyse - kendine eziyet etme: Zİraat mühendisiyleydim, ama kötü birşey düşünme - Bir saat boyunca hep senden konuştuk. Beni boşver, ama sen? Senin için çok korktum! Geçenlerde önemli bir memur geldi buralara, - Diyor ki başkentte, bir sürü ahlaksızlık varmış, Hem de kadınların sayısı, erkeklerden fazlaymış. Sen, Kolya, içme, eve dönene kadar bekle. Evde ne istersen yap, istersen git alemlere. Benim başkasına ihtiyacım yok, hatta o ziraat mühendisine, - Kültürlü biri de olsa - seninle kıyaslanmaz bile. Bizim ambar yağmurlarda akıyor, sızdırıyor besbelli. Sensizlik dayanılmaz - kim yaşanılır kılar sen olmasan bu evi? Nasıl olsan da farketmez, yeter ki gel - seni çok bekliyorum... Fırsat olunca yaz, neler satılıyor tezgahlarda, merak ediyorum.
© Hüseyin Avni Dağlı. Çeviri, 2011