Mecalsizlik kertenkele gibi apalıyor kemiklerimde,
Yürek, ayık bir kafayla birlikte bıçak sırtında,
Nefesim kesilmiyor hiç bir hızda,
Donmuyor kanim hiç bir virajda.
Ve aşk acısı sıkmıyor boğazımı,
Gerilmiyor artık sinirlerim -dilersen- dene koparmayı
Sarktı bu sinirler, çamaşır ipi hesabı.
Umurumda da değil artık, kim kimi, o mu ben mi.
At sırtındayım, -
itele -
yerdeyim.
Bende olan
hiçlik ve
yokluk.
Su içmiyorum - kamaşsaydı ya dişlerim -
Acele ettirmiyorum olacakları ve insanları.
Yayım, çürümüş kirişiyle sürünüyor yerlerde,
Kırılmış tüm oklar, onlarla ateşi harlıyorum.
Zorlamıyorum kendimi, çabalamıyorum, öyle işte...
İlham da vermiyor artık saldırmalar.
Koparsan da kafamı bir sitem etmem,
Kafasının dikine gidenler için - bir şey demiyorum.
At sırtındayım, -
itele -
yerdeyim.
Bende olan
hiçlik ve
yokluk.
Bir şeyi ortaya çıkarmak ya da değiştirmek de istemiyorum,
Düğümleri çözmek ya da düğüm atmak da.
Geniş bir açıyı yuvarlamasan da olur,
Aslında bu acılardan sonra buna açı da denmez.
Herhangi bir şefkat gönül yaramı azdırmaz,
Hiç kimseye gönlümü kaptırmam, aklım çelinmez.
Beynimin her türlü bilinmezliklerini,
Ne bir sezi ezebilir, ne de kimsenin çizmesi.
At sırtındayım, -
itele -
yerdeyim.
Bende olan
hiçlik ve
yokluk.
Yaralarım sızlamaz, izleri acıtmaz -
Üzerleri steril bezle örtülü.
Endişelendirmez, huzursuz etmez, irkiltmez
Hiçbir düşünce, hiç bir soru, hiç bir hayal.
Kemer genişlemiş mi, sıkılmış mı, bana ne ki!
Bir hiç için alnıma kurşuna cevaz veririm.
İçim dışım bir, açık pencere misali,
Keten bir kumaş gibiyim, farkedilmeye değmez.
At sırtındayım, -
itele -
yerdeyim.
Bende olan
hiçlik ve
yokluk.
Artık ne felsefi bir taş arıyorum,
Ne de hayatın başlangıcını - jenşen çoktan bulundu.
İlham almıyorum, çabalamıyorum, çırpınmıyorum,
Hedefi vurmayı ümit etmiyorum.
Yoruldum yerçekimine muhalefet etmekten -
Uzanıyorum, - böylece daha uzağım ipten.
Kalbim ise sanki bedenimden ayrı atmakta, -
Vakit geldi artık, hiçliğe ve yokluğa.
At sırtındayım, -
itele -
yerdeyim.
Bende olan
hiçlik ve
yokluk.
|