Bir varmış bir yokmuş, iyi kalpli aptal bir avanak varmış.
İblisler onu nerelere götürmemişler ki!..
Ama günlerden bir gün, garez yapar gibi,
Şans ona da gülmüş
Çok başka bir yere yolu düşmüş.
Dolu yağarcasına akmış gözyaşları - müstehak
O avanağa!
Arkadan binme
Kısrağa,
Apt-a-a-a-l!
Büyük bir alanın ortasında, bak: üç sandalye!
Aptalın ciğeri sızlamış.
Üstünde bir yazı: "Misafirler için",
"Knyazlar için", ve
Üçüncüsü ise - "Çar soyundan gelenler için".
Birincisine oturmuş
Avanak,
Çünkü iş işlemekten,
Güçsüz düşmüş,
Apt-a-a-a-l...
Sandalyeye oturur oturmaz, aptal,
Hizmetkarlar baş döndüren şaraptan getirmişer.
Aptal hissetmiş ki
Kuvveti yerine gelmiş,
Seçkin biri gibi yemiş, içmiş ve şakalar yapmış.
Bir baksana, bir göz at hele:
Dizginlenemez bir güçle
Knyazların sandalyesine atlayıvermiş
Avanak-
Apt-a-a-a-l!
Şimdi de, bizim avanak-aptal
Hissetmiş ki - adamakıllı erkek.
Nasihatlerine başlamış,
Ordu diye bağırmış,
Neredeyse savaş başlatacak.
Daha çok, daha çok ısıt ellerini,
Gücün yerinde mi?
Atlamış knyazların sandalyesine
Avanak-
Apt-a-a-a-l!
Hemen eli mühüre gitmiş,
Ayaklarını yere vura vura ve çığlık çığlığa:
- Knyaz da olsan,
Tanrı’nın kendisi de olsan! -
Seni rezil edeceğim!
Eğer o anda birileri
Yanında olsaydı,
Kompliman filan yapmazlardı
Avanağa-
Apt-a-a-a-la!
Ama iyi kalpliydi o avanak:
Bolluk ve bereket için fermanlar yaydı.
Ancak, bu ve benzeri işler için sandalyenin sabrı taştı:
Bir silkelendi -
ve göründü ki, üstünde artık kimse yoktu.
Uyandı küçük ve iyi kalpli
Avanak,
Kendi ot ambarında -
Zaten orada gelmişti dünyaya...
Apt-a-a-a-l!
|