Ayazdan, fırtınadan güneye kaçtığımız O kışların üstünden yıllar, yüzyıllar geçti. Peki neden kuzeye doğru uçuyor kuşlar? Kuşların da güneye uçması gerekmez mi? Ne yüceliğe ermek, ne ün gerek onlara Buz tutmuş kanatlarla uçarlar gökyüzünde. Cesur olduklarını göstermek hünerleri Cesaret! Ermek için o kuş mutluluğuna. Neden biz de uymadık kuşlara? Bırakmadık Köpüklü dalgalara kendimizi coşkuyla? Neden parıltısını görmedik yaşamanın? Zora katlanmayınca görünmez o parıltı. Ölü denizlerdeki martıların çığlığı... Yemsiz, boş ellerimiz uzanıyor onlara. Sessizliğin ruhunu uyaran martıları Ödüllendirmek için beslemek gerekmez mi? Renkli düşlerimizi karlar kapladi bizim, Kar karanlığı çöktü bütün düşlerimize. Gözümüzü kör eden beyaz bir karanlık bu! Kara toprak açacak gözlerimizi bizim. Sessizlik sıkmasa da boğazımı, ses etsem Yerlerde erimekten bir kurtarsam gölgemi. Kutup beyazlığının o sonrasız gündüzü Ödül mu sayılacak gecelerimiz için? Kuzeyde, o sınırsız ülkede özgürlük var. Umut yüklü, kar gibi temiz hayat var orda. Kargalar gagalayıp oymaz gözlerimizi Çünkü kara kargaya yer yok o temizlikte. Ölüme inanmamak, o kötü kehanete Aldırmayıp da, sonsuz karlara uzanmamak! Peki ama, nerdesin, nerdesin ey sevgili? Yalnızlıktan çıkmanın ödülü olmalısın!
© Nikolay Kopil + M.Ş.Onaran. Çeviri, ?